Kafein Nedir?
Bilim dilinde trimethylxanthine olarak bilinen ve kimyasal formülü C8H10N4O2 olan kafein, yaygın olarak kullanılan bir uyarıcıdır. Bu maddenin en bilinen kaynakları arasında, çay yaprakları, kahve ve kakao çekirdekleri ve kola tohumları bulunmaktadır. Kafein ayrıca, başka birçok bitkinin de yaprağı veya tohumundan elde edilmektedir. Saf kafein kokusuzdur ve acı bir tattadır. Günlük hayatımızda kafein tüketimimizin en başta gelen kaynakları kahve, çay, kola ve çikolata olsa da bazı uyarıcı haplar, bazı ağrı kesiciler, bazı diyet hapları ve çeşitli reçeteli ilaçlarda da kafein bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan araştırmalar, bir Amerikalının günlük ortalama kafein tüketimini 131 ml gr olarak belirlemiştir.
Kafein tüketimini sağlayan başlıca kaynaklar arasında başta kahve olmak üzere çay, kola ve çikolata göze çarpmaktadır. Bu yiyecek-içecek maddelerinin etrafımızda çok yaygın bir şekilde bulunması kafeinin hayatımızdaki önemli yerini bir kez daha vurgulamaktadır. Bugün, Amerikan vatandaşlarının %50’si günde 300 ml gr kafein tüketmeyi hayatlarının vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir. Kafeinin sosyal hayatımızın, alışkanlıklarımızın bir parçası haline gelmiş olması, kafein bağımlılığının nasıl oluştuğunu anlamamıza yardımcı olacak en önemli etkenlerden biridir.
Aşağıdaki tabloda günlük kafein alımını sağlayan kaynaklar ve bunların içerdiği kafein miktarları verilmektedir.
Kullanım Yaygınlığı
Son zamanlarda kafeinin ne kadar yaygınlıkta kullanıldığına ve ortalama günlük ne oranda tüketildiğine dair araştırmaların çoğaldığı, dikkat çekmektedir. Bu araştırmaların birçoğu Amerika Birleşik Devleti’nde yürütülmüş ve bu araştırmalar sonucunda, Amerikalıların %90ının her gün çeşitli yollarla kafein tükettiği ortaya konmuştur. Bu veriler ayrıca, A.B.D.’deki düzenli kahve tüketen vatandaşların günlük ortalama 2,6 bardak kahve tükettiğini ve tüm vatandaşların %50’sinden çoğunun günde ortalama 300 ml gr kafein tükettiğini göstermektedir.
Tablo: Kafein türleri ve miktarları
Tür | Miktarı (ml) | Kafein miktarı (ml gr) |
İÇECEKLER | ||
Kahve | 150 ml | 60-150 |
Kafeini azaltılmış kahve | 150 ml | 2-5 |
Çay | 150 ml | 40-80 |
Soğuk çay (Ice Tea) | 360 ml | 20 |
Öğütülmüş | 180 ml | 100 |
Gold | 180 ml | 70 |
Espresso | 30 ml | 40 |
Sıcak çikolata | 150 ml | 1-8 |
Çikolatalı süt | 225 ml | 2-7 |
Diet Coca Cola | 360 ml | 46 |
Coca Cola | 360 ml | 46 |
Sprite | 360 ml | 0 |
Pepsi Cola | 360 ml | 3 |
YİYECEKLER | ||
Kahveli dondurma | 1 kase | 40-60 |
Klasik çikolata | 50g | 3-63 |
Çikolatalı gofret | 1 bar (46 g) | 5 |
Siyah çikolata | 1 bar (41 g) | 31 |
Çikolatalı dondurma | 50 g | 2-5 |
İLAÇLAR | ||
Ağrı kesicilerin bazıları | 2 tablet | 64 ya da 130 |
Bazı uyarıcılar | 1 tablet | 100 ya da 200 |
Zayıflama hapları | 2-3 tablet | 80-200 |
Kafeinin Etkileri
Kısa-dönem etkileri:
Kafein, sinir sistemini uyaran bir kimyasaldır. Kana mideden karışır ve etkileri 15 dakika sonra hissedilir hale gelir. Kafeinin kısa dönemde yaygın olarak hissedilen etkileri, vücudun enerji seviyesinin artması, uyanık ve dinç olma, keyif ve rahatlık hislerinde artıştır. Alınan kafein miktarının vücuttan atılması uzun saatler sürmekte, alınan miktarın sadece yarısının atılması 6 saat sonra gerçekleşebilmektedir. Bu durum, kafeinin etki süresini uzatmakta ve etki alanını genişletmektedir. Kafeinin diğer etkileri, kan basıncını, nabız atışını hızlandırmak, kas hareketlerini yavaşlatmak, kan damarlarını daraltmak ( bu durum soğuk el ve ayaklara neden olur), nefes almayı kolaylaştırmak ve mide asit seviyesini yükseltmektir. Bu durum, vücudun stres altında verdiği tepkilere yakındır. Beyne giden kan damarlarının daralması beyne giden kan akışını azaltır ve beynin bunu bir tehdit olarak algılamasını ve vücudu korumak için atağa geçmesini sağlar. Bu durum, uykunun ertelenmesine, stres hormonlarının ise yükselmesine neden olur. Vücut daha aktif ve daha atak hale gelir.
Kafein yüksek miktarlarda alındığında ortaya daha farklı bir tablo çıkmaktadır. Bu durum huzursuzluk, sinirlilik, titreme, endişe, uyku bozuklukları ve mide bulantısı gibi etkileri beraberinde getirir. Yüksek dozda alınan kafein aynı zamanda uykusuzluğa, hızlı ve düzensiz kalp atışına, kan şekerinin ve kolesterolün yükselmesine, mide asit salgısında aşırı artışa da neden olmaktadır. Bu etkiler aşırı kaygıya ve hatta bazı durumlarda depresyona bile neden olmaktadır. Kafeinin etkileri insandan insana değişmektedir. Bir insanda huzursuzluk, sinirlilik yapan miktar başka bir insanın daha enerjik olmasını sağlayabilmektedir. Kafein, sadece stres hormonlarının değil mutluluk hormonu adı verilen adrenalin hormonunun da salgısında artışa neden olur. Bunun yanında dopamin depolarının da harekete geçmesi, kafeinin keyif verici etkisini göstermekte ve bu etki, kafeinin bağımlılık yaratmasının en önemli nedenlerinden biri olarak görülmektedir.
Uzun-dönem etkileri:
1958’de U.S. “Food and Drug Administration” (Amerika Birleşik Devletleri Yiyecek ve Uyuşturucu Madde Kurumu) tarafından yapılan bir araştırmada, kafeinin uzun vadede insan sağlığı üzerinde ciddi derecede yıkıcı bir etkisi bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Kafeinin, kan basıncını arttırıcı etkisine rağmen kalp hastalığına yol açma riskinin yüksek olmadığı, fakat yüksek dozda kafein alımının yüksek tansiyona yol açabileceği üzerinde durulmuştur. Yapılan araştırmalar kafein ile kanser oluşumu arasındaki bağın da zayıf olduğunu ortaya koymuştur. Kafein, sağlıklı kişilerde kalp hastalığına yol açmamaktadır fakat aritmiye (kalbin ritmik atışının bozulması) yatkın olan kişilerde bu durum kafein kullanımıyla tetiklenmekte ve kendini belli etmeye başlamaktadır. Kafeinin insan psikolojisi üzerindeki etkisi de araştırılmıştır. Panik atak ve “anksiyete” problemlerinin belirtilerinin, kafein kullanımıyla daha kötüleştiği ortaya konmuştur. Buna ek olarak kafein kullanımının depresyon oluşumuyla da yakından ilişkili olduğu bilinmektedir. Bu özel durumlar dışında, Amerikan Sağlık Birliği (American Medical Association) ve Amerikan Kanser Topluluğu (American Cancer Society), ortalama dozda düzenli olarak kullanılan kafeinin, uzun vadede sağlık için büyük çapta bir tehdit oluşturmadığını bildirmiştir.
Kafeinin hamilelik üzerindeki etkileri:
Hamilelik dönemi için tehdit oluşturmayacak kafein kullanım miktarı, tam olarak tespit edilememiştir. Bunun nedeni, her kadının kafeinden farklı derecelerde etkilenmesidir, fakat hamileliğe zararlı etkileri tespit edilmiş günlük kafein kullanım miktarları bellidir. Günde ortalama 150-300 ml gr kafein kullanan hamile bir kadının, normalden düşük kiloda bir bebek doğurma ihtimali iki kat artmaktadır. Ayrıca günlük kafein kullanım miktarı 300 ml gr dan (ortalama 3 bardak kahve) fazla olan hamile bir kadının erken doğum yapma ve normalin altında kiloya sahip bebek doğurma ihtimali oldukça yükselmektedir. Bazı araştırmalar, yüksek miktarda kafein kullanımının, düşük riskini de arttırdığını ortaya koymaktadır.
Kafeinin bedensel etkileri:
Kafeinin etki mekanizması, beyne giden kan damarlarını daraltmak, böylelikle beynin savunma tepkisi olarak uyanık ve aktif kalmasını sağlamak, aynı zamanda adrenalin salınımını fazlalaştırarak ve dopamin depolarını harekete geçirerek insana kısa süreli bir mutluluk ve keyif hali sağlamaktır. Adrenalinin etkisi, uyanıklık ve aktifliğin artması, dopaminin etkisi beyindeki keyif merkezlerinin uyarılması ve pozitif bir ruh halinin sağlanmasıdır.
Kafeinin kısa dönem etkilerinden olan uyanıklık, aktiflik ve keyifli olma hali , madde devamlı ve düzenli halde kullanıldığında, uzun dönemde bağımlılık oluşmasına sebebiyet verebilmektedir. Kafeinin uzun dönem etkileri arasında, mide asitlerini arttırması, ülser oluşumuna ve vücutta kalsiyum azalmasına neden olması da bulunmaktadır. Kafein, vücuttaki yan etkilerinin türü açısından kokainle benzerlik göstermekte olsa da kafeinin yan etkileri daha hafiftir ve kullanımı bırakınca ortaya çıkan semptomlar kokain kadar yıkıcı kabul edilemez. Kafeinin neden olduğu sorunlardan birkaçı kafein zehirlenmesi, kafein bağımlılığı, kafeine bağlı uyku bozuklukları, kafein merkezli sinirsel sorunlar ve kafein kullanımının bırakılmasıyla ortaya çıkan yan etkilerdir. Aşırı sinirlilik ve huzursuzluk durumu, uykusuzluk problemi, panik atak sorunu ve hamilelik gibi durumlarda doktorlar kafein kullanımını azaltmayı hatta tamamen kesmeyi önermektedir.
Ayrıca yüksek tansiyonu olan kişilerin de kafein kullanım miktarlarına, doktorlarına danışıp karar vermeleri tavsiye edilmektedir. Bunun dışında, yaşlılarda, kafein kullanımının kalça çıkığı ve kemik yoğunluğunun azalması gibi sorunlarla bağlantısına da dikkat çekilmektedir.
Kafeinin ruh hali üzerine etkisi:
Kafeinin ruh hali üzerine olan olumlu etkileri (keyifli ve mutlu olma hali, enerjik ve aktif hissetmek, sosyalliğin artması vb.) alınan kafein miktarına ve alan kişinin kafeine olan bağımlılık ve bağışıklık derecesine orantılı olarak değişmektedir. Kafeini fazla tüketmeyen, aralıklı olarak alan kişilerde az miktarda alınan kafein (100-200 ml gr) bile pozitif etkiler oluşturmakta fakat düzenli kafein kullanıcılarında bu miktar fazla etki sağlamamaktadır. Bu kişilerde, sabah kahvesinin sağladığı olumlu etkiler, kafein alınmadığı sürede meydana gelen yan etkileri (uykusuzluk, uykuyu tam alamama ve uykulu olma hali) yatıştırmak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Yüksek miktarlarda alınan kafein için artık olumlu etkiler yerine tedirginlik, huzursuzluk, hızlı kalp atışı ve mide asitlerinde çoğalma gibi negatif etkilerden bahsetmek mümkündür. Negatif etkilerin gücü kişinin kafeine olan hassasiyetine ve bağışıklığına göre değişmektedir. Eğer kişi kafeine bağımlıysa ve kafeine karşı olan toleransı yüksekse olumlu etkilerin ortaya çıkışı ancak çok miktarda kafein alımıyla sağlanır ve bu miktar diğer kişilerde olduğu gibi negatif etkilere yol açmaz. Bu kişilerde, negatif etkiler, kafein yokluğunda ortaya çıkar.
Uyku ve kafein
Araştırmalar kafeinin uyku sağlığı açısından zararlı etkileri olduğunu ortaya koymuştur. Kafeinin etkileri uykuyu geciktirmek, toplam uyku süresini azaltmak, normal uyku safhalarında değişikliğe yol açmak ve her şeyden önemlisi uyku kalitesini azaltmaktır. Vücut, alınan kafein miktarının yarısını, 6 saat sonra attığından, kafein alınan gün, uykunun gelmesi mümkün olmakta fakat derin bir uyku uyuma şansı düşmekte ve uyku kalitesi zarara uğramaktadır. Bu durum, bir kısır döngü halinde bir önceki gece uykusunu tam olarak alamamış bir kişiyi, bir sonraki gün daha fazla kafein tüketmeye yönlendirmektedir. Kafeinin uyku üzerindeki etkisinin şiddeti, alınan miktar, alış saatiyle uyku saati arasında geçen süre, kişisel hassasiyet ve bağışıklık farklılıkları gibi etkenlere bağlı olarak değişmektedir.
Yapılan araştırmalarda, günün erken saatlerinde alınan kafeinin bile uyku üzerinde negatif etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir araştırmada, gün içinde alınan kafeinin kan basıncında ve stres hormonlarında artışa neden olduğu ve kişinin bu değişimlerden gün boyunca etkilendiği üzerinde durulmuştur. Bu araştırmanın amacı, günün erken saatlerinde alınan kafeinin, bütün bir gün, hatta gece de dahil olmak üzere etkisini -azalmış da olsa- devam ettirdiğini göstermek yönündedir.
Doktorlar, bu araştırma için 47 sağlıklı, sigara kullanmayan ve düzenli şekilde kafein tüketen kişiyi incelemişlerdir. Bu kişilerin yarısına 500 ml gr kafein içeren, diğer yarısına da kafein içermeyen fakat içerdiğini söyledikleri sahte tabletlerden vermişlerdir. Daha sonra, günlük stres seviyesini aralıklı olarak ölçmüşler ve bunun için deneklerin sağladığı sözlü cevaplardan da yararlanmışlardır. Bu araştırma sonunda, gün başında alınan kafeinin neden olduğu stres seviyesindeki artışın ileriki saatlerde kahve tüketilmemesine rağmen etkinliğini yatma saatine kadar –azalmış da olsa- devam ettirdiği sonucuna ulaşılmıştır.
Kafein ve bağımlılık
Ruh halini ve davranışları etkilemek, değiştirmek amacıyla kullanılan “psiko-aktif” maddelerden biri olan kafein, fiziksel ve psikolojik bağımlılığa yol açmaktadır. John Hopkins Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, düzenli olarak alınan günlük 100 ml gr kafeinin bile bağımlılığın oluşması için yeterli olduğunu ortaya koymuştur. Kafein, sosyal yaşamın içine girmiş, kendini kabul ettirmiş ve böylelikle kullanım yaygınlığı artmış olan bir maddedir. Sosyal bir alışkanlığa dönüşen kafein kullanımı, keyif ve enerji verici etkileriyle hayatımızdaki yerini her geçen gün biraz daha sağlamlaştırmış ve bu durum birçok kişinin hayatında bağımlılığa kadar ulaşmıştır. Yetişkinlerde kafein, en çok kahve, gençlerde ise kafeinli gazlı içecekler (kola vb.) sayesinde tüketilmektedir. Kafein bağımlılığının yaygın olduğu gruplara örnek olarak üniversite öğrencileri ve gece çalışan şoförleri gösterebiliriz.
Kafeine karşı tolerans kazanmak
Tolerans, bir maddenin belli bir miktarına verilen tepkinin zamanla azalmasıdır. Bu durum, o maddeyi kullananları, aynı etkiyi hissetmek için, aldıkları madde miktarını fazlalaştırmaya teşvik etmektedir. Günde 700 ml gr ya da daha fazla kafein tüketmenin tolerans üzerinde önemli etkileri kaydedilmiş, bu kişilerin günlük 200-300 ml gr gibi normal miktarlar karşısında yeterli tepkiyi vermedikleri, ancak yüksek dozlarda aldıkları kafeine tepki verdikleri ortaya konmuştur.
Kafein yoksunluk belirtileri
Yüksek dozlu kafein tüketimi bırakılınca ortaya çıkan etkiler, günlük yaşam aktivitelerini engelleyici ve hayatın normal seyrini etkileyici niteliklere ulaşmaktadır. Bu nedenle, bu etkilerin DSM-IV kapsamına girip girmediği, klinik bir tanı özelliği taşıyıp taşımadığı tartışılmaktadır. Kullanılan miktar az da olsa çok da olsa, kafein düzenli bir şekilde tüketiliyorsa ve bağımlılık oluşmuş ise, bırakılması halinde çeşitli yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalar denek olarak genelde yetişkinleri kullansa da, kafein kullanımının kesilmesinin çocuklar ve gençlerde de önemli yan etkilere neden olduğu bilinmektedir.
Düzenli olarak kullanılan kafeinin kesilmesiyle ortaya çıkan ve en yaygın olarak rastlanan yoksunluk belirtileri şunlardır:
· Baş ağrısı
· Yorgunluk, halsizlik
· Uykusuzluk / uykulu olma hali (esneme, sersemlik)
· Konsantrasyon eksikliği
· İşte karşılaşılan zorluklar (motivasyon ve dikkat eksikliği, düşük performans)
· Huzursuzluk ( mutsuzluk, can sıkıntısı, huysuzluk, diken üstünde olma)
· Depresyon (üzüntü, halsizlik, endişe, isteksizlik, küskünlük vb.)
· Sinirlilik
· Nezle ve benzeri belirtiler (mide bulantısı, kusma, eklem ağrıları vb.)
· Düşünsel aktivitede ve hafızada yavaşlık
Yukarıdaki yan etkilerin ortaya çıkış şekli, sayısı ve etkinliği günlük alınan kafein miktarıyla orantılı olarak değişmektedir. Günlük düzenli olarak kullanılan 1 fincan kahveyle eş değer olan 100 ml gr kafeinin dahi bırakılması, bazı yan etkileri beraberinde getirmektedir. Günümüzde birçok insan, günde 100 ml gr ya da daha fazla kafein tüketmekte ve arada kafein kullanımı bırakılınca ortaya çıkan baş ağrısı, mide bulantısı, nezle ve kas ağrıları gibi etkileri ise grip belirtilerine yormakta, kafein bağımlılığının farkına varmamaktadır. DSM-IV kriterlerine girecek derecede ciddi bağımlılıklarda meydana gelen belirtiler ise günlük hayatı etkileyen, engelleyen ve günlük aktivitelere zarar veren yapıdadır. Bu durumda dahi, yan etkilerin şiddeti kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bir araştırmaya göre, kafein yokluğunda, deneklerde rastlanan baş ağrısı oranı %50’dir.Yan etkilerin en şiddetli olduğu zaman, 20 ile 48 saat arası olarak belirlenmiş, bu durumun ortalama 2 günden 1 haftaya kadar sürdüğü kaydedilmiştir.1 haftadan uzun süren etkilere de rastlanmıştır.
Aşağıda bir araştırmada günlük kafein alım miktarlarının yarattığı yoksunluk belirtileri verilmiştir.
Kafein alım miktarı (günlük ml gr cinsinden) | Günlük yaşamı etkileyen yan etkiler |
231 | İşe devamsızlık |
270 | Günlük sorumluluklarını yerine getirememe örn:çocuklara yemek yapmama, evi temizlememe, çocuklarla ilgilenmeme |
295 | Yok |
302 | Okul ödevlerini yapmama, okuldaki sorumluluklarını yerine getirmeme |
342 | İşte sorumluluklarını düzgün bir şekilde yerine getirememe, evde çocuklarla ilgilenmeme, erken yatma |
371 | İşte data giriş hataları yapma, erken yatma, günlük okumalarını ve çalışmalarını yapmama |
430 | Oğlunun doğum günü partisini iptal etme, çocuklarla uğraşamadığı için eve eşini çağırma |
516 | Yok |
642 | Yok |
1029 | İş yerinde ciddi sorunlar yaratacak önemli hatalar yapma, işten erken çıkma, erken yatma |
2548 | Çocuklarına bağırma |
Bazı Yanlış İnançlar ve Gerçekler
Kafein öğrenmeyi ve belleği iyi yönde etkilemez
Kafein kullanımı, beyne giden kan damarlarını daraltmakta ve beyne giden kan akışını %30 oranında azaltmaktadır. Bu durum, beyne daha az oksijen gitmesine neden olmakta ve belleğe ve algıya zarar vermektedir.
Kafein enerji vermez
Kafein kullanımından sonra yapılan ölçümlerde enerjinin artışıyla ilgili hiçbir objektif ölçüm kriteri saptanamamıştır.
Kafein ruh halini iyileştirmez
Kafein kullanmayan birine kafein verildiğinde, bu kişinin ruh hali değişmemektedir. Düzenli kafein kullanıcılarında, kafeinin ruh halini iyileştirdiğinin düşünülmesinin nedeni, kafein alımının, kafein yokluğunda ortaya çıkan yan etkileri yatıştırmasıdır.
Stres - Yorgunluk - Hastalık Döngüsü
Kafein kullanımı, bir çeşit kısır döngü şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu durum, bağımlılık yapıcı etkisini güçlendirmektedir. Davranışlarımız alışkanlıklarımız haline gelir ve bu alışkanlıklar hayatımızı yönetmeye başlar. Bu durum, özellikle yediklerimiz ve içtiklerimiz için geçerlidir. Kafein kullanımı bir atiklik ve yorgunluk döngüsü oluşturmaktadır. Gün geçtikçe kazanılan bağışıklık ve artan kafein kullanım miktarı, günlük stres seviyesini yükseltmekte, bu durum da kafein yokluğunda daha fazla yorgunluğa neden olmaktadır. Daha fazla yorgunluk, kafein kullanım miktarını arttırmakta ve bununla birlikte yan etkilerin fazlalaşması, kişiyi hastalığa doğru götürmektedir.
Kafein ve Çocuklar
Günümüzde çocuklar ve gençler, kafeine dayalı tüketim sektörünün bir numaralı hedefi haline gelmiş bulunmaktadırlar. Amaç, kafein katkılı gazlı içecekler (kola vb.) sayesinde kar sağlamak ve bunların keyif verici ve bağımlılık yapıcı etkileri sayesinde uzun süreli müşteriler kazanmaktır. Yapılan araştırmalar, çocukların yetişkinlere oranla kafeine 3 kat daha duyarlı olduklarını ve onlar için, günde içilen bir kutu kolanın, bir yetişkinin içtiği 3 fincan kahveyle eş değer olduğunu ortaya koymaktadır. Kafeinin, isminden daha az söz ettiren fakat yeterince etkili olan diğer bir kaynağı da çikolatadır. Bu iki ürün çocuklar tarafından çok tüketilmekte ve bedenleri kafein ile tanışmaktadır.
Ayşe Candan
Kafein Üretimi
Fotografçı Bob Sacha kafeinin işlendiği ve tüketildiği dünyayla ilgili çok ilginç bir araştırma yapmış ve maddenin en saf halinin hayret verici yanlarını sergilemiş.
Bu başarılı çalışmayı izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:
Fotografçı Bob Sacha kafeinin işlendiği ve tüketildiği dünyayla ilgili çok ilginç bir araştırma yapmış ve maddenin en saf halinin hayret verici yanlarını sergilemiş.
Bu başarılı çalışmayı izlemek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz:
Türkiyede Kafein Üretimi
İlaç ve meşrubat sanayinin önemli bir hammaddesi olan kafeinin başlıca doğal kaynağı kahve ve çaydır. Ülkemizin kafein ihtiyacı yurt dışından karşılanmaktadır. Doğu Karadeniz Bölgesinde üretilen çayın artıklarının değerlendirilmesi, iyi bir kafein kaynağı olarakdüşünülmüş, Çay kurumu Genel müdürlüğü yaptığı çalışmalar sonucunda Rize'de bir kafein fabrikasının kurulması planlanmış ve ihalesi yapılmıştır. Bu fabrikanın üretime geçmesiyle yılda 75 ton kafein üretimi yapılabilecek ve Ülkemize önemli bir gelir sağlanmış olacaktır.
Kafein gıda ve ilaçların birçoğunda bulunan bir maddedir. Dünyada doğal olarak bir çok bitkide bulunmakla beraber, ticari olarak iki çeşit bitkiden üretilmektedir. Bu bitkilerden en önemlileri kahve ve çaydır. Dünya Kafein üretiminin %45'i doğal kaynaklardan (dekafeinize kahve üretiminden ve çay atıklarından) geri kısmı ise sentetik yollardan elde edilmektedir. Dünya kafein tüketiminin %70'e ulaşan kısmı kolalı içeceklerde, geri kalan kısmı ilaç sanayinde kullanılmaktadır.
Ülkemiz kafein ihtiyacının tamamı ithalatla karşılanmaktadır. Gerek ilaç sanayinin gelişmesi gerekse soğuk içeceklerin üretim ve tüketimindeki artışlarla ithal edilen kafein miktarı devamlı yükselme göstermektedir.
Çay atıklarındaki kafeini çıkaracak bir tesisin kurulması Ülkemiz ihtiyacı olan kafeinin tamamının öz kaynaklardan üretilerek kafein ithalatına gerek kalmayacağı düşünceleri uzun yıllardan beri tartışılmaktadır.
Muammer Demet
Kaynakça: www.yeniden.org.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder